top of page

HAKLARI MI YOKSA YÜZDELİKLERİ Mİ KALDIRALIM

  • Yazarın fotoğrafı: Kenan Hasipi
    Kenan Hasipi
  • 4 Nis 2022
  • 5 dakikada okunur

Eşitlik olmadan demokrasi olmaz ! (Noam Chomsky) SEVGİLİ OKUYUCULAR. Bu makalem diğer makalelerime kıyasen, Kuzey Makedonya Türklerini ilgilendiren bir işlemin analizine endekslenmiş olacaktır. Bu makaleyi yazmamın iki ana sebebi var. Birincisi Kuzey Makedonya Cumhuriyeti İstatistik Kurumunun resmi sayım neticelerini açıklamasının ardından, "Kuzey Makedonya Milli Sayım Koordinasyon Kurulunun" Basın bildirisi, diğeri ise bir etnik topluluğun haklarını orantıya bağlamak nekadar anlamsız ve demokratik kurallarına aykırı olduğunu vurgulamaktır. Üstelik böyle bir maddenin ülkemin anayasasında yer alması ve aynı zamanda vatandaşlarımızın etnik bazda kategorize edilmeleri, ister insani ister hukuk açısından hiçbir mantığa sığmaz. Anayasa hukuku uzmanı olmadığım için, dünyada başka bir ülkede böyle bir örneğin olmadığını kesin söyleyemem, ama etnik toplulukların haklarını orantılarına göre sınırlandırmak, demokrasiye aykırı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Makalem farklı amaçlı olduğu için nüfus sayımının bir ülkeye nekadar önemli olduğuna değinmeyeceğim, ancak güvenilir veriler elde etmek için nüfus sayımları özel bir metodoloji ile ve büyük bir titizlikle yapılmalıdır. Yanlış verilere dayanarak doğru planlamalar yapmak imkansızdır. Aslında makalemde cevap verilecek en önemli soru, Kuzey Makedonya'da neden birkaç kez doğru dürüst nüfus sayımı yapılmamış, nüfus sayımları politize edilmiş, hatta nüfus sayısı bir baskı mekanizması olarak kullanılmış ve halen kullanılmakta. Dünya genelinde istatistik niteliğini taşıyan bir işlem, neden bu topraklarda siyasal bir güç olarak kulanılmakta. Niyetim sayım neticelerini incelemek değil, aksine bu işlemlerin perde arkası gizlenen hedefleri deşifre etmektir. Ancak bu tür nüfus mühendisliğinin özünü daha iyi anlamak için eski Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyetleri'nin anayasal yapısını bilmeliyiz. Eski Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti bir "Federal Devlet" olduğu için tüm Cumhuriyetlerin anayasalarında "Cumhuriyet" çoğunlukta olan halkın "ulusal devleti" olarak nitelendirilmiş ve o Cumhuriyette onlarla birlikte "milliyetler" kavramı altında diğer toplulukların mensupları vatandaş olarak yer almışlardır. Eski Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti bu "Egemen Ulus Konseptini" sürdürmek için kitlesel göclerin yanısıra (başta Türkler sonra ise Boşnak ve Arnavutlar) nüfus sayımlarında "sayım mühendisliği" de yapmıştır. Eski Sosyalist Federal Yugoslavya'nın kanlı parçalanması bu konseptin yaşatılmasında ciddi sıkıntalar yarattı. Hırvatistan hariç, etnik temizleme yöntemi diğer Cumhuriyetlerde "Ulusal Devlet Konseptini" koruyamadı. Ancak ağırlıklı Sloven halkından oluşan ve az sayıda İtalyan, Macar ve Boşnak azınlıklarını barındıran Slovenya Cumhuriyeti hiç sıkıntı çekmeden "Ulusal Devlet" niteliğini korudu. Bosna Hersekte Sırp hegemonyasından dolayı ikinci dünya savaşından sonra görülmemiş bir müslüman katliamı yaşanmış, Dayton Anlaşması sayesinde işlevsel olmamasına rağmen "Üç Üluslu Federal Konseptini" korudu. Kuzey Makedonya Cumhuriyetine gelince bağımsızlıgını ilan ettikten sonra yine "Egemen Ulus Konseptine" dayanarak yeni anayasasını oylarken, Arnavut milletvekillerinin desteğini alamadı. Dönemin Makedonya Cumhuriyeti Meclisinde maalesef Türk asıllı milletvekili yoktu. Kosovadaki gelişmeler ve Arnavutların bu gibi anayasa konseptine direnişi, 2001 yılı catışmalarına yol açmış oldu. Çatışmalar daha geniş boyut almadan, Ohri Çerçeve Anlaşması ile sonuçlandı. Ohri Çerçeve Anlaşması giriş bölümünde Makedonyanın ‘’üniter karakterini’’ vurgulamasına rağmen ek bölümlerinde, Makedonya Cumhuriyetin'nin Anayasasında ciddi değişiklikleri zorunlu kılmış ve yeni "nüfus sayımı" ile birlikte yeni "bölgesel dağılımı" uygulayarak, Makedonya Cumhuriyetinin "Ulusal Devlet Konseptine" son vermiş oldu. Bu gelişmeler "Konsosyal" niteliği taşıyan bir "Devlet Modelinin" oluşmasına yol açmış oldu. Bir anda, masa üzerinde hiçbir sebebiyet vermeden, daha küçük etnik topluluklar ikinci hatta üçüncü sınıf vatandaş konumuna düşmüş oldu. Bu model aslında sayısal iki en büyük halkı favorize eden modeldir. Bu modele göre karar alma mekanizmalarında, çogunlukta olan Makedon halkını ve sayı itibarıyla ikinci halk olarak Arnavut halkını bir biriyle müzakere etmelerini zorlamaktadır. Bu nedenle Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Anayasasında %20 lik bir yüzdelik öngörerek, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti vatandaşları etnik kimliklerine göre sınıfladırılmış oldu. Diğer sözlerle, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti birinci, ikinci, üçüncü hatta dördüncü sınıf vatandaşları olan bir ülkeye dönüştü. Elbette ki böyle bir modelin yaşatılmasında, nüfus sayısı en önemli unsurlardan biri oldu. Kısaca, nüfus sayısına göre sınıflandırılırsan ve sayına göre haklara sahipsen nüfus sayımı ‘’istatistik’’ bir işlemden çıkıp ‘’siyasal’’ bir işleme dönüşür. Siyasal işleme dönuştüğünde kuralları güçlüler belirler. Güçlü kim? Sayısal çoğunlukta olan halklar. Böylece çember kapanır. "Sayım Yasası" sayısal olarak küçük toplulukların tüm mudahalelerine rağmen, sayısal büyük toplulukların istedikleri gibi dizayn edildi, hatta bir birinin sinerjisini sağlamak için sayım neticelerine "Devlet İstatistik Kurumunun" müdürü ve müdür yardımcısı imzalaranın bağlayıcı olmaları "sayım yasasında" öngörülmüş oldu. Diğer bir tabirle müdürlerden biri sayım neticelerinden memnun olmadığı takdirde imzasını eksik ederse, nüfus sayımı geçersiz olur. Böyle bir maddenin sayım yasasında yer alması sayım neticelerine baştan gölge düşürmektedir. Sayımların adaletli bir şekilde gerçekleşmesi için, Makedonya Türkleri tarafından "Kuzey Makedonya Miili Sayım Koordinasyon Kurulu" kuruldu. Ancak "Sayım Yasası" Türklere ve diğer az sayıda olan halklara son derece kısıtlı olduğu için, bu kurumun tüm çabalarına rağmen yolsuzluklar ve aksaklıklar maalesef önlenemedi. Bu nedenle Kuzey Makedonya Milli Sayım Koordinasyon Kurulu üyelerine sesleniyorum; Sevgili kardeşlerim, tüm çabalarınıza ve sahada göstermiş olduğunuz gayretlerinize rağmen, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti'nin uluslararası toplumun da desteğiyle başlatılmış bu "İki milletli devlet projesini" bu aşamada durdurmamız mümkün değildir. Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Anayasasında yüzdelikleri kaldırmadan, etnik ve dini farklılıkları gözetmeksizin tüm vatandaşları eşit vatandaş konumuna getirmeden, düzenli bir devlet ve modern bir demokrasiden bahsetmek imkansızdır. Bu gelişmelerin yanısıra, nüfus sayım yasasındaki ek ve değişmelerin ve tek seçim birimli proporsyonel modelin siyasi oyunlarla reddedilmesi, bu projenın arkasında beli bir plan ve strateji'nin olduğunun kanıtıdır. Bu plan ve stratejileri görünce makalemi adlandırdığım gibi iki seçeneğimiz var; ‘’Ya haklarımızdan vazgeçeceğiz ya da yüzdelikleri kaldıracağız.’’ Ha,üçüncüsu de var o da bilmem kaçıncı dalga olarak anavatanımıza göç etmek. Ancak göç konusuna gelince kararlıyız. Asla göçetmeyeceğiz ! Biz burada Türklüğün ve İslamiyetin bekçiliğini yapmaya devam edeceğiz. Haklarımızdan vazgeçmek, fıtratımızda yoktur. Bunu anlamadıysalar yapılacak bir şey yok. Direneceğiz, susmayacağız ! Tepkimizi göstereceğiz ama hayal kırıklığına uğramak...Asla ! Unutmayalım ki ikinci dünya savaşından sonra sayımız tüm nüfus sayımlarında azalırken ilk kez az de olsa (5400 civarında) bir artış kaydedilmiştir. Bu konuda anavatanımızın yanımızda olması, bizim için özel bir anlam taşımaktadır. Son nüfus sayımına gelince hiç şüphesiz ki yine sayım mühendisliği yapılmıştır. Bir kaç nüfus sayımında sayım mühendisliği yapıldıktan sonra doğru dürüst nüfus sayımının gerçekleşmesini beklemek siyasal acemiliktir. Baskı yapma amaçla abartılı rakamlar da ortaya atmak bir okadar acemiliktir. Önümüzdeki dönemde sayımıza odaklanmak değil, Anayasadaki yüzdeliklere odaklanmak ve onları kaldırmak yönünde olmalıdır. Anayasamızın en büyük eksikliği, ülkemizde yaşayan halkların haklarını orantılara bağlamaktır. Ancak bu eksiklik, hiç şuphesiz bilinçli ve belli bir plan ve strateji üzerinde yapılmıştır. Bugün bütün sayım işlemlerini denetleyen ve sayım neticelerini hazırlayan Devlet İstatistik Kurumunda, Türk asıllı çalışanların sayısını ve hangi görevde bulunduklarını bilen var mı? Geçmişte bu kurumda sayıca küçük olan halkları temsilen hiçbir çalışanın olmadığını bilen var mı? Bu kurumda istihdam sağlamak nekadar zor olduğunu bilen var mı? Hatta bir kaç yıl öncesine kadar, bu Kurumda çalışanlar arasında Arnavutların bile bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar olduklarını bilen var mı? Bu demek ki bir olguyu araştırdığımızda, önce nedenlerini sonra neticelerini araştırmak zorundasınız. Yöntem budur ! Nedenleri bilmeden ve onları ortadan kaldırmadan sonuç beklemek yanlıştır. Onun için birilerini suçlayacağımıza hep birlikte anayasadaki yüzdelikleri kaldırmak için kollarımızı sıvayalım. Bir sonraki nüfus sayımlarına kadar bu görevi tamamlamış olursak, teknolojiyi kullanarak dünyada gelişmiş ülkeler gibi elektronik nüfus sayımlarına rahatlıkla geçebiliriz. Bir sonraki yazıma kadar hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
QUO VADİS MACEDONİA?

Saygıdeğer dostlarım, aziz kardeşlerim... Sosyal medyada aktif olmaya karar verdiğimde, günlük siyasi olayları değil, evrensel değerdeki...

 
 
 
QUO VADİS MACEDONİA?

Saygıdeğer dostlarım, aziz kardeşlerim... Sosyal medyada aktif olmaya karar verdiğimde, günlük siyasi olayları değil, evrensel değerdeki...

 
 
 
BİZ GEMİ FARELERİ DEĞİLİZ!

"Amicus Plato, sed magis amica veritas".(Platonu seviyorum, ama gerçeği daha çok seviyorum)…Aristoteles Saygıdeğer dostlarım, aziz...

 
 
 

Yorumlar


Yazı: Blog2_Post

Takip Et

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

©2022, Makaleler tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page